Ayrılık kaygısı; anne, baba ya da diğer bakım veren kişilerden ayrılmaya ilişkin aşırı kaygı duyma olarak tanımlanır. Bu durum yalnızca çocuklarda görülen bir durumdur. Çocuk bağlandığı kişiye zarar gelebileceğine veya sevdiği kişiden ayıran bir takım felaketlere yönelik gerçek dışı ve sürekli bir endişe durumu yaşar. Okula giderse bakım veren kişinin zarar göreceğine ya da ona tekrar kavuşamayacağını düşünür. Bu durumdan dolayı aşırı kaygı, ağlama, öfke nöbeti, ayrılmaya karşı direnç gösterirler. Okula gitmeyi reddetme en sık gözüken durumdur. Çocuğun okula gitmesi gerektiğinde baş ağrısı, karın ağrısı, bulantı gibi çeşitli bedensel yakınmaları olur. Tatillerden sonra okula dönmekte çok zorlanabilirler. Diğer yandan bağlı olduğu kişi olmadığında uyumayı istememe veya reddetme; ayrılık konulu kâbusların tekrar tekrar ortaya çıkması ve ayrılık durumunda aşırı rahatsızlık kendisini gösterir. Özellikle Okula gitseler de sık sık evi arayıp anne babalarının güvende olup olmadığını sorabilir ya da anne figürüne eş değer öğretmeni uyurken sürekli yanında isteyebilmektedir. Okulda uykuya dalarken zorluk çekerler. Kusma ya da yoğun ağlama nöbetleri gibi yakınmalar gözükür.
Geneli ilke bir çok çocuk, özellikle de erken çocukluk döneminde bir miktar ayrılık kaygısı gösterirler. 0-1 yaş arasında çocuğun anne ile birlikte olması onun güveni altında hissetmesi ve ondan ancak güvenli bir şekilde ayırabileceğini bilmesi de gereklidir. 1-3 yaş arasında ayrılık kaygısı gelişimin normal bir bileşeni iken, bu yaştan sonra işlevselliği bozan ve aşırı sıkıntı yaratan ayrılık tepkileri ayrılık kaygısı bozukluğu olarak ele alınmalıdır. Bu sebeple oluşan sıkıntının en az 2 hafta süre ile devam edip etmediği değerlendirme aşamasında önemli olmaktadır.
Erken çocukluk döneminde özellikle anne ile çocuğun bağlanmasında bir sıkıntı oluştuysa, uzun süreli ayrılık çocuğu bırakma, ihmal etme gibi böyle durumlarda çocuğun bakıveren kişiye daha da yakın olma arzusu gelişebilmektedir; bununla birlikte ayrılığı kabul etme de gözükebilmektedir. Bu durum aslında en tehlikeli olanıdır. Çocuk çevresinde güvenli bir şekilde bağlanacağı bir ebeveynin olmayışını kabul ederse temel güven de sıkıntı yaşayabilir ve gelecekte ki hayatında güvensizlik sıkıntıları çekebilmektedir.
Bunun yanı sıra çocuğu hiç yalnız bırakama, ondan hiç ayrılamama ve çocuğun yaşına uygun işlerini kendisinin yapmasına izin vermemede çocuğu bakıverenine bağımlı yapabilmektedir. Çocuk kendi problemini kendisinin çözemeyeceğini düşünür ve sürekli etrafında birililerinin, en çok da anne ya da birincil bakıverenin olmasını ister. Bu kişi olmadığında şaşkınlık yaşar ve yeni ortama uyum sağlamakta zorlanır. Bunun içinde çocuğu kontrollü bir şekilde yaşına da uygun olarak ona sorumluluk vermek ve onun kendi sıkıntısını kendisinin çözebilmesine fırsat tanımak gerekir. Böylelikle çocuğun birey olmasında ayrı kalabilmesinde önemli bir yer etmektedir.
Ayrılık Kaygısı Sürecinde Çocuk İle İlişki Nasıl Olmalı Ona Nasıl Davranılmalıdır
- Korkutma, tehdit, şiddet, yargılama kullanılmamalıdır.
- Çocuk, onu rahatsız eden bir duruma karşı duygusal bir tepki vermektedir. Bunu fark edip, onu anlamaya çalışmak en doğru yaklaşımdır. Çocukla empati kurmak, onu anlamaya çalışmak gerekir.
- Okul reddine hangi durum ve duygunun neden olduğunu bulup, bu sorunun çözülmesi için çalışılmalıdır.
- Ailenin, çocuğun okula devamıyla ilgili kararlı olması gereklidir. Fakat çocuğa, bu sorunun tüm aileyi ilgilendirdiği, sadece çocuğun sorunu olmadığı hissettirilmelidir.
- Öğretmen ve ailenin sıkı işbirliği içinde olması gereklidir. Öğretmenin güven verici ve zorlayıcı olmayan tarzı önemlidir.
- Ev içinde anneden ya da birincil bakıverenden uzaklaşabilmesi için ona fırsat verilmelidir.